Veysi güneşin batmaya yüz tuttuğu
bir Eylül akşamı serinliğinde siparişleri almış evine doğru giderken her zaman
durup sigarasını sardığı yerde durdu. Malzemesini kırılabilecekler de olduğu
için yavaşça ve yer seçerek yanına koydu. Tabakasını çıkararak, filtresini ve
tütününü kâğıda yerleştirdi.
Bir yandan da tütünü düşündü.
-
Tütün insanlığın tarihinde epey zamandır vardı
dedi kendi kendine.
Keyif için bu kadar yaygın olarak
tüketilmesi, kendine has bağımlılıklar üretmesi, markalaşması ve tütün
üzerinden devasa şirketlerin ve siyasetlerin oluşması çok zaman aldı lakin
kabulü, kullanımı ve tüketimi nihayetinde yaygınlaştı işte. Kendisi de 11
yaşından itibaren 27 yıldır içiyordu. Yaşı 38 olmuştu. Yaşı aklına gelince
Şehzade Mustafa geldi aklına. “Hak ismin okur dilimiz.” Dedi. Ve Şehit Enver! 4
Ağustos 1922’yi düşündü. Çeğan Tepesinde düşüp Ab-ı Derya köyüne gömülen Şehit
Enver Paşayı düşündü. Ahh! Ahh! Şehitlerin şahı Hz. Hüseyin geldi aklına. Güç
talebi, adalet ve isyan dedi kendi kendine! Yavan, yalan dünyanın cümbüşü!
Cümbüşün zirvesinde Canfeda kahramanlar! Tarihi bakiyesinde yaptığı kısa
gezintiden sonra tütüne döndü yine o sırada önünden birileri, araçlar geçiyor
ancak hiçbir şeyi belirgin bir şekilde fark etmiyordu. Tütün ile hemhal,
seyrandaydı.
-
İşin kimyası, biyolojisi, psikolojisi,
sosyolojisi mutlaka vardır ancak ona kim bakıyor ki dedi kendi kendine.
İnsanlar yaygın bir şekilde
tüketiyor. Bu sonucu izah, analiz gerekebilir ancak bunu işin uzmanları yapsın.
Veysi’ye göre Allah’ın yarattığı güzel bir nimetti. “Gönülde iman keyifte
duman”dı durumlar Veysi için.
Vücudun; olağan, baskın
ihtiyaçları dışında keyif meselesine atladı düşünüşü bir anda. Zamanın, mekânın
sınırlayıcılığına insanın bulduğu çözümdü keyif. Mutmain olmanın yollarıydı
keyifler. Evet, aşk en büyük keyifti. Ölümü şerbet yapan aşk! Seyranda olmanın,
seyranda ölmenin, mutmain olmanın, insandaki deruni muvazenenin hayran bırakan
huzuru!
Sigarasını sarmaya devam ederken
“Tütünden ben de bir tane sarabilir miyim dayı?” diye bir ses duydu. Ses sol
tarafından geliyordu. Soluna yöneldi ve müşfik bir sesle “tabi ki sarabilirsin”
buyur gel! Zayıfça, kısa boylu ve yanık tenli delikanlı kendisine doğru
gelirken “sen mi sararsın ben mi sarayım sana?” diye sordu. Delikanlı “ben
sararım dayı!” dedi. “Peki” dedi Veysi. Sağ tarafındaki tabakayı işaret ederek
“Al bakalım”.
Delikanlı kağıt, karton dolu ve
büyükçe bir çuval geçirdiği taşıma arabasıyla önünden geçip sol tarafındaki
köşe başında durmuştu. Belki trafiğe bakıp karşıya geçmek için durmuştu belki
de kendisini sigara sarar görürken canı sigara çekmiş ve uygun bir yerde
arabasını durdurduktan sonra seslenmişti Veysi’ye. Veysi düşün dünyasında
seyahat ederken önünden geçişini fark etmemişti.
Delikanlı filtre ve tütünü kâğıda
yerleştirip sarmaya başladı. Veysi o sırada bu delikanlının nasıl ve neyden
cesaret alarak kendisine “Bir sigara da ben sarabilir miyim?” diye sorduğunu
düşündü. Kimsenin oturmadığı, oturamayacağı bir yerde ilginç gelen bir şekilde,
tütün sarar bir halde oturmanın, nadir gördüğü prezantabl bir adamın rahat bir
şekilde kaldırıma yayılıp tütün sarma rahatlığı mı yoksa tütünün kendisi mi bu
cesareti vermişti bu delikanlıya bir istekte bulunma cesaretini. Sigara
sararken delikanlıyı izleyen Veysi bunları düşünüyordu. Evet, hazır sigara
içiyor olsaydı delikanlı katılabileceği bir etkinlik olmayacağı için bu kadar
cüretkâr davranmayabilirdi. Nihayetinde kendisi tütünü saracaktı. Bir eylemle
istekte bulunduğu adamla ortaklaşacak bir zemini olacaktı delikanlının. Veysi
tütün içmeye karar verdiği için ne kadar doğru bir şey yaptığını düşünerek
kendisiyle gurur duydu.
-
Adın ne senin? Diye sordu Veysi
-
Servet! Dedi delikanlı
Veysi delikanlıyı süzdü. Sıska, kısa boylu ve yanık tenli
idi. Servet! Sol tarafında durdurduğu ve karton, kâğıt dolu taşıma arabasına
baktı. Servet’in servetine baktı. Annesi-Babası neyi düşünerek, ne umut ederek
Servet adını koydular diye düşündü. Belki de etraflarında duydukları,
akrabalarından birinin adını, bir ismi olsun saikiyle ezber davranışlarla yeni
doğmuş çocuklarına vermişlerdi kim bilir diye düşündü.
-
Ankaralı mısın? Diye sordu Veysi
-
Yok dayı Gaziantepliyik.
-
Ailen burada mı?
-
Evet annem babam burada
-
Kardeşlerin?
-
Biz 2 anadan 12 kardeşiz dedi Servet
Maşallah! Dedi Veysi biraz da şaşkınlıkla. Ne adamlar vardı!
2 evlilik yapmış 12 çocuğu olmuş maşallah! Böyle adamlar hala var hamdolsun
dedi kendi kendine. Şimdi ki kızlara gel de anlat bu durumu… 2 den fazla çocuğu
bırakın düşünmeyi hayal bile edemiyorlar. Kaldı ki ikinci eşe tahammül edecek.
Rızkı gerçekten Allah’tan bilecek teh teh. Yok, böyle bir kız, yok böyle bir
kadın maalesef. 12 çocuk yapmışta kime ne imkân verebilmiş? Kartoncu olmuş işte
Servet seslerini duyar gibi oluyorum. 1 çocuk 2 çocuk yapan ne yapmış? Eğitmiş
ne olmuş? Sağlıklı ne olmuş? Bet bereket mi kaldı? Servetin soğan ekmek yiyerek
aldığı lezzeti sofralarında kuş sütü dahi olanlar alabiliyor muydu? Şaşkınlık
ve kafasında bu sorularla
-
Hepiniz burada mısınız? Diye sordu?
-
Yok, dayı dedi Servet, diğer annemden olanlar
üvey annemle beraber Antep’teler, öz annemden olanlar da ben dâhil
Ankara’dayız.
-
Kâğıt mı topluyorsun diye sordu Veysi muhabbeti
derinleştirmek istediğini gösterircesine bildiği şeyi Servet’in konuşmasını
istedi.
Kendisinin muhabbet edilebilecek bir insan olduğunu
hissetmesini istiyordu Servet’in. Yadırganmadığını, olağan karşılandığını
bilsin istiyordu Veysi.
-
Evet, dayı karton, kâğıt topluyorum dedi
sadelikle.
-
Helalinden çalışıyorsun ekmeğini çıkarıyorsun
maşallah! Dedi Veysi Hırsızlık yapmıyorsun alın terinle ekmeğini kazanıyorsun. Maşallah!
Daha ne olsun?
-
Bizim kavga ile hırsızlıkla işimiz olmaz dayı
dedi gururla. Hatta kavgayı ayırırız arada dayağı biz yeriz öyle yani.
Geçenlerde 3-4 kişi kavga ediyordu. Ben kardeşlerimle onları ayırırken biri
kardeşime vurdu. “ben dedim ki biz sizi ayırmaya çalışıyoruz sen kardeşime
vuruyorsun. Neden? Dedim. Bana dedi ki görmeden oldu. Sonra geldi özür diledi.”
Bizim kavga ile hırsızlıkla işimiz olmaz dayı diye tekrarladı.
Veysi, Servet’teki sadeliği, olağanlığı hayranlıkla
izliyordu.
-
Nerede oturuyorsun?
Belli belirsiz bir semt adı söyledi ancak Veysi söylediği
semti tam olarak anlayamadı ve boş bulunup
-
Gecekonduda oturuyorsunuz değil mi? Dedi.
Servet yüreği eziliyormuş gibi bakışlarla
-
Evet, abi gecekonduda oturuyorum dedi.
Veysi boş bulunup ağzından çıkardığı yersiz sorunun
ağırlığıyla;
-
Gecekondu hayatı en güzeli, alt komşu yok, üst
komşu yok oradaki rahatlığı inan bu sitelerde bulamazsın dedi kendisinin de
birinde oturduğu siteleri gösterdi.
-
Servet ev sahibimiz çok iyi dayı dedi.
-
Kirada mı oturuyorsunuz?
-
Evet
Hem gecekondu hem de kira. Ankara, başkent! Olacak elbette
böyle şeyler. Muhtemelen gecekonduyu kiraya veren Veysi’nin kendisi gibi
etraflarındaki sitelerden birinde oturuyordur. Aklından bu düşünceler geçerken;
-
Ne kadar ödüyorsunuz?
-
250 ödüyorum dayı
Bu iyiydi gerçekten 250 tl kira ödüyor olması iyiydi.
Elbette oturduğu yere ev demeye bin şahit lazımdır ama olsundu. 250 de çok para
değildi.
-
2 eve 250 tl ödüyorum.
-
Evlerden birini depo olarak mı kullanıyorsun
diye sordu Veysi şaşkınlıkla
-
Yok, dayı 100 benim kiram 150 de babamın ki dedi
Servet.
Veysi iyice şaşırmıştı.
-
Baban da mı gecekonduda kirada?
-
Evet, dayı dedi Servet. Babam yaşlandı hasta o
çalışamaz artık benim çalışmam lazım dedi sadelikle.
-
Maşallah sana dedi Veysi.
Bir yandan da 2 evlilik ve 12 çocuk yapan kahramanının hasta
olmasına üzüldü.
-
Ne kadar kazanıyorsun peki.
-
2 ton olursa 2.000 tl ye kadar kazanabiliyorum
kâğıdın cinsine göre. 4.200 kg olursa kâğıdın kilogram başına verdikleri fiyat
biraz düşebiliyor.
-
Kim alıyor topladığın kâğıtları depoya mı
götürüyorsun?
-
Hayır, dayı belediye alıyor topladığım kâğıtları
Kamusal bir gücü temellük etmek isteyenlerin tavrıyla
-
Ben belediyeye çalıyorum. Kâğıtları ben
topluyorum belediye gelip alıyor.
Veysi yeni bir şey duymanın hayretiyle belediyelerin geri
dönüşümü bu yolla gerçekleştirmelerini övgüye değer buldu. Hem görevleri olan
çöp toplama işini böylelikle bir şekilde toplatıyorlar. Hem geri dönüşümü
güçlendiriyorlar hem de ekmek kapısı oluşturuyorlar bir taşla birkaç kuş birden
iyi bir şeydi bu diye düşündü Veysi. Elbette çok daha mekanik modern
yöntemlerle, çöpü oluştuğu esnada ayrıştırma yöntemleriyle de bu işler
yapılıyor ancak duyduğu şey daha çok hoşuna gitti. Bir yandan da geri dönüşüm
işinde çalışan Suriyeli misafirleri de düşünerek sevindi.
-
Suriyeliler de topluyor değil mi? Onlarla aran
nasıl?
-
Suriyelileri dövecem dayı.
-
Aaa o niye?
-
Geçenlerde bana söz veren bir adam beni aradı.
Karton var gel al diye. Ben arabayı el kuvvetimle yürüyerek götürüyorum. Adamın
bana söz verdiği yere doğru giderken bir de baktım motorsikletle arkasında çöp
bagajı bir Suriyeli vız deyip beni geçti. Ve adamın kartonları bıraktığı yere
gitti. Adam sağ olsun beni aradı ve “çabuk gel bak bir Suriyeli kartonları alacak”
dedi. Ben gittim dedim ki Suriyeliye bak bu kartonlar benim. Adam beni arayarak
söz verdi. Sen gelip almaya çalışıyorsun dedim. Suriyeli ben önce geldim bunlar
benim diyor. Bana söz veren adam da Suriyeli ile tartıştı. Sonra polis geldi.
Polis,
-
Ne oluyor gençler dedi.
Ben de dedim ki bu Suriyeliden şikâyetçiyim. Kâğıtlarımı
almak istiyor dedim.
Polis,
-
Uzatmayın gençler olur böyle şeyler dedi ve
gitti.
Bende Suriyeliye dedim ki
-
Bak benim kartonum çok olsaydı yarısını sana
verirdim ama benim ki de az ekmeğimi sana vermem dedim. Adam da bana destek
oldu ve ben kartonlarımı aldım. Suriyeli de gitti.
Keskin bir sesle;
-
Ekmeğimi kimseye vermem dayı dedi.
Veysi; Serveti, yerinden yurdundan edilen ve Türkiye’de geri
dönüşüm işinden ekmek yiyen Suriyelileri düşündü. Servet’in anlattığı polisin
Servet ile Suriyeli arasındaki tartışmada gösterdiği yatıştırıcı tavrı
üzerinden milletimizin diğerkâmlığını düşündü. Bu millete takat ver yarabbi! Ya
erhamurrahimin bu ümmete akıl, merhamet, kudret ve onu kullanabilecekleri
fırsatlar ver diye dua etti. Mevla! senin sünnetine uygun yaşamaya çalışan,
evlenen, çoğalan bu kullarına merhamet et! Âmin! dedi içinden dualarına. Sonra
sigarasını tellendirmeye başlayan Servet’e dönerek kaç yaşındasın diye sordu.
-
22 dayı dedi Servet
-
Evli misin?
-
Evliyim ellerinden öper 2 yaşında bir kızım var
Veysi, Servet’in babasını da düşünerek 22 yaşındaki
delikanlının 2 yaşında bir kızının olmasını yadırgamadı. Günün modası geç
evlenmek. Hatta evlenmemek. Mümkünse hiç çocuk yapmamak en fazla da 1 çocuk
yapmak. Bunları düşünerek;
-
Gelin seni sıkboğaz etmiyor değil mi?
-
Yok, dayı Allah ondan razı olsun bir dediğimi
iki etmiyor dedi.
-
Maşaallah dedi Veysi!
-
Bereket öyle olur. Sorun çıkarırsa, sen sorun
çıkarırsan evin bereketi kaçar dedi.
-
Yok, dayı çok şükür iyiyiz.
Sigarası biten Veysi,
-
Haydi, Servet Allah emeğini bereketlendirsin.
Kızına hayırlı bir baht nasip etsin diyerek dua etti ve
-
Bana müsaade. Dedi.
-
Servet dayı Allah razı olsun. Sağ olasın dedi.
Veysi aklında Servet’in serveti, koca bir tarih ve evde
kendisini dört gözle bekleyen çocukları, yere koyduğu siparişleri kaldırarak
yola düştü.